Kral, "Memento mori," diye fısıldamıştı. "Ölüm aklından çıkmasın. En büyük güce sahip insanlar için bile hayat kısadır. Ölümü yenmenin tek bir yolu vardır, o da insanın hayatını bir şaheser haline getirmesidir. Şefkat göstermek ve yürekten sevmek...
Kral, "Memento mori," diye fısıldamıştı. "Ölüm aklından çıkmasın. En büyük güce sahip insanlar için bile hayat kısadır. Ölümü yenmenin tek bir yolu vardır, o da insanın hayatını bir şaheser haline getirmesidir. Şefkat göstermek ve yürekten sevmek için her fırsatı değerlendirmeliyiz. Vicdanın kılavuzun olsun. Önünü göremediğinde sana yolunu kalbin göstersin.
Bütün dünya benim olsa
gamım gitmez nedendir bu?
Tâ ezelden gam türâbiyle
yoğrulmuş bir bedendir bu!
Gelen gider, giden gelmez,
iki kapulu handır bu!
Sakın insafı terk etme,
makâm-ı imtihandır bu!
Bütün dünya benim olsa
gamım gitmez nedendir bu?
Tâ ezelden gam türâbiyle
yoğrulmuş bir bedendir bu!
Gelen gider, giden gelmez,
iki kapulu handır bu!
Sakın insafı terk etme,
makâm-ı imtihandır bu!
Bakıyorum geçen yıllara, aylara, haftalara, günlere, saatlere…
Hepsi beni senden uzaklaştırmak yerine, sana daha da yaklaştırmış.
Her an, her nefes, seni biraz daha içime işlemiş.
Bu kadar yıla, bu kadar mesafeye hangi kalp dayanırdı?
Hangi ruh,...
Bakıyorum geçen yıllara, aylara, haftalara, günlere, saatlere…
Hepsi beni senden uzaklaştırmak yerine, sana daha da yaklaştırmış.
Her an, her nefes, seni biraz daha içime işlemiş.
Bu kadar yıla, bu kadar mesafeye hangi kalp dayanırdı?
Hangi ruh, hangi beden dururdu her şeye rağmen dimdik yanı başında?
Ben dayandım, sevgilim.
Senden hiç vazgeçmeden; kimi zaman yerlerde, kimi zaman ayakta…
Ama hep senin adını mırıldanarak.
Sen sandın ki sevgim iki günlük.
Sen sandın ki ben senin gibiyim.
Sen sandın ki ben herkes gibiyim.
Üzgünüm sevgilim; senin gibi olmayı çok isterdim.
Herkes gibi olmayı da çok isterdim.
Geçmişi silip unutabilmeyi, acıları geride bırakabilmeyi…
Ama yapamadım.
Ben, unutmayı hiç beceremedim.
Unutmak, sanki seni bir daha hiç yaşamamak gibiydi.
Özür dilerim.
Özür dilerim sevgilim.
Belki de fazla sevdim seni.
Belki de fazla kendimi verdim.
Ne kadar bu büyük hatanın farkında olsam da,
kendimi kaybettim sende — defalarca, isteyerek.
Hiç gocunmadan, kızmadan, bir gün bana gelmeni bekledim.
Biliyorum sevgilim, sen gelmeye bile yeltenmedin.
Ben seni beklerken, sen başkasının gözlerinde ısındın.
Şimdi bakıyorum da sevgilim… Ne kadar aptalmışım.
Harcadığım şeylerin karşılığının bir hiç olduğunu
bu akşamüstü, tatlı bir sarhoşluğun içinde fark ettim.
Sanma, önceden sarhoş olmadım.
Zaten seni sevdiğim her an, sana zaten sarhoştum.
Kokuna, tenine, gülüşüne…
Ve komik ama, olmayan kalbine bile.
Elimde sigaram, geçmişin kesik kesik hatıralarını izliyorum.
Duman her döndüğünde, bir anı daha boğuyor içimde.
En çok kendime üzülüyorum.
Sevgiyi, senin atmayan kalbinde aradığım için kızıyorum kendime.
Tadını bilemediğim sevgiyi sende bulduğumu sandığım için kırgınım.
Sen beni bir okyanusta yapayalnız bıraktın sevgilim.
Kıyıya vuracağıma inandıkça,
beni ortada bırakan sen dalgalarıyla uzaklaştırdın.
Her seferinde biraz daha.
Yine de yalnız değilim bu okyanusta;
var içimde senden bir parça.
Bilmiyorum, bu kader ona ne kadar reva.
Bilmiyorum sevgilim, ben doğruyu yanlışı
ne seni severken bildim, ne de şimdi.
Adadım sana her şeyimi; ömrümü, günümü,
gündüzümü, gecemi, hatta uykularımı bile.
Ama kıyıya da vuramadım hâlâ.
Kalbimde senle yaşamak, hâlâ anlamlı kılıyor hayatı bana.
Küçüktüm, kimsesizdim, yalnızdım ey sevgilim.
Liman sandım, geldim sana.
Yanılmışım oysa.
Kendimi sana adarken, senin gözünde bir hiç olduğumu
anlamamakta ısrar ettiğim için suçlu belki de benimdir.
Kabul ediyorum hatalarımı sevgilim.
Keşke sen de kabul edebilseydin bazı şeyleri.
Sana baktığımda gözlerimde beliren ışığı, o ateşi…
Ama sen kördün hep bana.
Senin gözlerin değdi benden başka tüm gözlere.
Kalbin dokundu benden başka tüm kalplere.
Bana hem bu kadar yakın görünüp,
bu kadar uzak olmayı nasıl becerdin sevgilim?
Çünkü ben hep sende kaybettim kendimi.
Hep, defalarca…
Hatırlar mısın çok eski günleri?
Belki sen de beni sevdiğin günleri hatırlarsın.
Benim hatırımda yok sevgilim.
Ama kalbinin içini bilemem.
Belki benim için de atmıştır bir kere de olsa o kalp.
Belki zihninde ansızın belirmiştir bana ait bir ses, bir görüntü…
Belki bir şarkının ortasında, bir rüzgârın sesinde…
Bilmiyorum sevgilim.
Ben hep bunun hayaliyle bekledim seni.
Elimde bugün sayamadığım kaçıncı sigara…
Küller birikiyor, duman odada sessizce dönüyor.
Zaman ağır, ben yorgunum.
Gözlerim hâlâ önümdeki yolda; ama yol artık hiçbir yere çıkmıyor.
Her şey silikleşiyor yavaş yavaş —
renkler, sesler, umutlar… hatta ben bile.
Arkadan, aheste aheste siren sesi;
hayat bir yerlerde devam ediyor ama bana uğramıyor artık.
Ellerimde senden bana kalan son şeyler var:
Bir tabanca, bir fotoğraf,
ve kendi ellerimde kuruyan kan…
O kan, geçmişin yankısı gibi;
her damlasında senin adın var.
Bir zamanlar kalbimden taşan sevda,
şimdi avuçlarımda pıhtılaşmış bir pişmanlık gibi duruyor.
Fotoğraftaki yüzün hâlâ aynı — gülüyorsun.
Oysa ben o gülüşte gömüldüm,
orada sustum, orada bittim.
Ve şimdi, gözlerim yerde yatan gölgene takılıyor...
Ey sevgilim, her şey bambaşka olabilecekken,
neden kalbimi kırıp bu sessiz karanlığa hapsettin?
Elimdeki tabanca hâlâ sıcak,
sanki senin bıraktığın boşluktan bir parça taşıyor.
Duman tavana çarpıp geri dönüyor,
sanki gitmekle kalmak arasında sıkışmış bir nefes gibi.
Sessizlik, gürültülü bir ağıt hâline geldi.
Odanın her köşesinde senin sesin,
ama artık yankısı bile yorgun.
Bir…
İki…
Üç…
Geliyorum sevgilim…
Geliyorum.
Beni sevmen için yine ben geliyorum sana.
Sen benden gitmeden,
ben kendimi kaybetmeden…
Sana Doğru Yürüyen Gölgem
Yorgun bir akşamın içinden geçiyorum,
Adını taşıyan rüzgâr yüzüme çarpıyor yine.
Bir zamanlar kalbime sığmayan o sıcaklık,
Şimdi göğsümde ağır bir taş gibi dinleniyor sessizce.
Sana doğru yürüyen gölgem bile...
Sana Doğru Yürüyen Gölgem
Yorgun bir akşamın içinden geçiyorum,
Adını taşıyan rüzgâr yüzüme çarpıyor yine.
Bir zamanlar kalbime sığmayan o sıcaklık,
Şimdi göğsümde ağır bir taş gibi dinleniyor sessizce.
Sana doğru yürüyen gölgem bile titriyor artık,
Çünkü senin olduğun yere varınca
Kendi boşluğuyla karşılaşacağını biliyor.
Ben de biliyorum…
Yine de adımlarımı geri dönemeyen bir kader yönetiyor.
Aşkımız, yarım kalmış bir cümlenin içindeki
Eksik kelime gibi duruyor zihnimde.
Söylesem kırılacağım, söylemesem solacağım;
Ve sen, hiçbir şey olmamış gibi
Gözlerimin içine bakmadan geçip gidiyorsun.
Anlıyorum;
Bazı insanlar birbirini çok sever,
Ama zaman, ikisini aynı anda sevmez.
Biz de öyle kaldık işte:
Sen zamana sığdın, ben sana.
Yine de bil;
Ayrılık, seni benden alamadı.
Sadece yanımda duran yerini boşalttı.
Kalbimdeki yerin hâlâ sana ait—
Ve ben, o boşluğu korumaktan hiç vazgeçmedim.
Bugün içimde tuhaf bir dinginlik var. Hani bazen susarsın ama sessizliğin bile bin cümle anlatır ya… işte öyle bir gün.
Belki hepimiz biraz yorgunuz; kimimiz geçmişin yükünden, kimimiz geleceğin belirsizliğinden.
Ama bilmenizi isterim ki, her...
Bugün içimde tuhaf bir dinginlik var. Hani bazen susarsın ama sessizliğin bile bin cümle anlatır ya… işte öyle bir gün.
Belki hepimiz biraz yorgunuz; kimimiz geçmişin yükünden, kimimiz geleceğin belirsizliğinden.
Ama bilmenizi isterim ki, her şeyin bir zamanı var. Kırıldıklarımız, vazgeçtiklerimiz, sustuklarımız… Hepsi bir gün anlam kazanıyor.
Bugün kendinize iyi davranın. Biraz durun, derin nefes alın.Kalbinizin sesini kısmayın, çünkü o en doğruyu bilir.Unutmayın, ne yaşarsak yaşayalım; içimizde hâlâ yeniden başlamaya yetecek kadar umut var. 🤎✨Çünkü umut dediğimiz şey, bazen bir sabahın sessizliğinde, bazen bir tebessümün içinde saklıdır. Yeter ki fark etmeyi bilelim💐
"Yas,sadece sevdiklerimizi kaybetmekle olmaz.Bir yaşama biçimini kaybetmek de yastır. Bir şehri bildiğimiz halde kaybetmek,rutinlerimizi kaybetmek de yastır.Hatta itikatlarımızı, dünyayla ilgili inançlarımızı kaybetmek de yastır."
"Yas,sadece sevdiklerimizi kaybetmekle olmaz.Bir yaşama biçimini kaybetmek de yastır. Bir şehri bildiğimiz halde kaybetmek,rutinlerimizi kaybetmek de yastır.Hatta itikatlarımızı, dünyayla ilgili inançlarımızı kaybetmek de yastır."